Aman dikkat franchıse gibi eğitim
Sorun ikisini buluşturmak değil, artık internet var, milyonlarca CV, onbinlerce işle eşleşebiliyor. Bilgisayarın başına geçen herkes işlerden haberdar oluyor. Sorun işin başına oturup yapacak adam bulamamak. Çalışanlarda yüksek bir devir oranı var. Beklentiler karşılansa bu kadar çabuk çıkar mı insanlar işten?
Sorun bana yapısal gibi geliyor. Eğitim sistemimizin yapısı gereği okullarda her şeyi öğretiyorlar ama, belli bir iş için uzmanlaşmış eleman çıkmıyor. Özellikle beyaz yakalılar için, mavi yakalılarda olduğu gibi “tornacı”, “overlokçu” diye değil, eğitimli, kültürlü, prezantabl, deneyimli gibi tanımlar kullanılıyor.
Bulmak zor, tutmak daha zor
Firmaların hali ortada. Gazeteye, internete ilan veriyorlar, yüzlerce özgeçmiş okuyorlar, istihdam bürolarıyla çalışıyorlar, psikolojik testlerle alıyorlar, gene de aradıklarını bulamıyorlar. Başvuruların alakasızlığı bazen laz fıkrasındaki “bana güvenmeyin” diyen Temel’i hatırlatıyor. Ama iş herkese lazım, insanlar ne görse bir umut başvuruyor. Arayan aradığını bulamıyor, çalışan aklındaki koşulları bulamıyor, işe giren kalıcı olmuyor, bir kovalamacadır gidiyor.
Durum böyle olunca işverenler piyasadan, sektörlerinden rakiplerinden eleman transfer ediyorlar. Bu da çare olmuyor. Arz talep yasası gereği fiyatı artırıyor ama kaliteyi yükseltmiyor. Yükselmenin yolu transferden geçince de eleman kısa sürede gidiyor.
Çaresi var
Çaresi bence eğitim. İşverenler hazır eleman bulma çabasından vazgeçip, ihtiyaç duydukları elemanları firmaları bünyesinde eğitmeli. Bunun için okul kurmasa bile sistem kurmalı. Memleketin açığını özel sektör kapatamaz, ama sorun onun sorunuysa, çözümü de kendisi arayacak çare yok.
Franchise firmalarının uyguladığı yöntem bu konuda örnek olabilir. Onlar yayılmayı esas aldıklarından, her işi basitleştirip az vasıflı elemana yaptırmak gibi bir mecburiyetleri var. Yapılarını, markalarını, ürünlerini, yönetim tarzlarını, seçtikleri yerlerini hep bu esasa göre belirliyorlar. Önce işlerini bölüp basitleştiriyorlar. Sonra her işin elemanını kendi içinde eğitip yetiştiren bir sistem kuruyorlar. Yaptıklarını yazıyor, yazdıklarını yapıyorlar. İşlerini yaptırmak için ustaya mahkum olmuyorlar. İster istemez kendilerine adam yetiştirirken, hem sektörlerine, hem rakiplerine hizmet ediyorlar. Ama gidenin arkasından ağlamıyorlar.
İş bilenin...
Bu yazdıklarımı okuyan işadamları ve yöneticiler eminim “bizim işler de köfteci gibi kolay olsaydı keşke” diyorlardır. Hiçbir iş çok kolay değil, hiçbir iş çok zor değil. İşini tanımlayanın işi kolay, işi elemanına bırakanın işi zor. Patron işinin detayını bilmezse, her işi yaptırmak için görev tanımı yapmazsa, toplu fırça atarak yöneteceğini sanırsa tabi zor olur işi.
Üstelik sorun teknik değil, psikolojik yanı daha ağır basıyor. Eleman firmanın kendine muhtaç olduğunu hissedince davranışı değişiyor. Bu gücün tadını çıkarmak için kendini naza çekiyor, işinin önemini hissettirmek için arada bir yok oluyor, değerli görülme adına aynı maaşla bile olsa iş değiştiriyor. Oysa işin onsuz da yürüyeceğini bilirse sorunsuz çalışacak. Organizasyon içindeki yerini bilecek. Kendini göstermeye değil, işini göstermeye efor harcayacak.
Yol ayrımı
İşverenler, elemanlarınızdan şikayet etmeyin, onlar sizin için çalışıyor. Elemanınıza muhtaç hale gelmişseniz bu sizin yapısal sorununuz. İki alternatifiniz var. Ya işinizde insanın önemini azaltıp kaçmasından korkmayacaksınız, veya insana değerini ödeyip kaçmasını engelleyeceksiniz.
Birinci alternatifi seçerseniz, işinizi kendiniz yapabilirsiniz, parçalara bölerek veya basite indirerek herkese yaptırılabilir hale getirebilirsiniz, sürekli eğitim vererek yenisini hazırlayabilirsiniz, içerden terfi ettirerek veya dönüşümlü çalıştırarak herkese alternatif yetiştirebilirsiniz. Bunları yapabilmek için işinizin kilit unsurlarını ve yönetim tekniklerini iyi bilmeniz şart.
İkinci alternatifi seçerseniz, mutlu edecek bir iş ortamı, kilit elemanlara iş güvencesi, cazip sosyal haklar, makul çalışma saatleri, kalıcı olmasını istediklerinize emeklilik programı, herkese tatminkar ücret vererek insanların kalıcı olmasını sağlayabilirsiniz. Bunları yapabilmek içinse kar marjı yüksek bir sektörde çalışmanız veya marka olmanız şart, cepten veremezsiniz. Tabi ikinci şartı da sizin gelirinizi çalışanlarınızla paylaşmayı içinize sindirmeniz.
İkisini de yapmadan, masa başında oturup ilanla eleman alarak iş kurmak, insanların sizin için canla başla çalışmasını beklemek hayalcilik olur. Eğer liderlik ve ileri motivasyon teknikleri uygulamıyorsanız, sadece geçinecek kadar para verirseniz, ancak kendine bir şeyler ispatlamak isteyen biri işine sarılır, o da genelde kalıcı olmaz. Elemanının becerisine, ahlakına, sadakatine bel bağlayıp iş kuranların, bekledikleri çıkmayınca şikayete hakkı olmaz.
YENİ MAKALELER
İnovasyon, yeni fikirler, yöntemler veya ürünlerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Bu süreç, mevcut problemleri çözmek, yaşam kalitesini artırmak, verimliliği yükseltmek veya ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla yapılan yenilikleri kapsar.
Mentorluk, iş dünyasında hem bireylerin hem de şirketlerin uzun vadeli başarısı için kritik bir unsur olarak kabul edilir. McKinsey & Company tarafından yapılan bir araştırma, mentorluk programlarına katılan ikinci ve üçüncü kuşakların liderlik yaptığı şirketlerin %35 daha uzun ömürlü olduğunu ortaya koymuştur.
Son yılların en çok konuşulan kavramlarından birisi olan "sürdürülebilirlik", İş yapış stilleri başta olmak üzere tüm sektörlerde büyük dönüşümlerin tetikleyicisi durumuna gelmiş durumda.
"Seçmen avı seçimler kadar eskidir, değişen şey tekniktir" Monica Charlot .Gelin Siyasette Pazarlama'nın nasıl yapıldığına yazının devamında birlikte bakalım.
Futbol kulüp başkanlarının devre arasında soyunma odasına girerek pres yapması ya da tebrik etmesi hep gündem olmuştur. O kadar önemli bir durum ki bu, bazı teknik direktörler soyunma odasına inen kulüp başkanlarına çok sert tepki gösterirler, bazen durum istifaya kadar giderdi.
EN ÇOK OKUNANLAR
Sylvester Stallone’nin hayatı, çoğumuzun detaylarını pek bilmediği zorluklarla dolu ilginç bir hikâyeye sahip. Yaşadıkları ve hayat mücadelesi, Rocky filmleri gibi oldukça da ilham verici.
Temiz enerji, yenilenebilir ve sıfır emisyonlu kaynaklardan elde edilen enerji olarak tanımlanabilir; Biyoenerji, güneş enerjisi, jeotermal enerji, hidroelektrik, okyanus enerjisi, rüzgar enerjisi gibi çoğunlukla yenilenebilir, düşük emisyonlu kaynaklardan elde edilen ve çevre dostu enerji seçenekleri dizisini ifade etmektedir.
Gayrimenkul (taşınmaz) çalışmaları; Arazi ediniminden başlayıp imar planı ve kentsel tasarım planlarının yapımı, arsa üretimi, proje geliştirme, uygun bina ve çevre tasarımı, bina üretilmesi, tesis ve kaynakların yönetilmesi, finans kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetilmesi ile ilgili çalışmaları kapsamaktadır.
Türkiye genelinde 2000 bayi ile hizmet veren Bianca Boya, 2024 sonuna kadar bayi sayısını 2500’e, Bianca Stella Shop’larını da 30’a çıkartmaya hazırlanıyor.
Herkes, başarılı olabilecek bir işe yatırım yapmak ister, bu sır değil ama buna ulaşmak hayal de değil. Peki, size en uygun işi bulmak için başlıca kriterleriniz ne olmalı? Ayrıca pazarda bunun için nasıl bir araştırma yapmalısınız? Buyrun cevaplara bir bakalım.