David, babasının fazla mükemmeliyetçi, onu aşırı sahiplenici davranışları ile müziğin sihirli dünyasında çocukluk yıllarını geçirmiştir. Hayatı boyunca babasıyla sağlıklı bir ilişkisi olmamıştı. Babasıyla ilişkisi; ne kaçabildiği ne de yenebildiği vahşi bir hayvanla yaşar gibi her gün her an ruhunda vahşi ısırıklarla dayanılmaz ıstıraplar yaşayan, bir kurbanın ilişkisi gibiydi.
Rus besteci Rachmaninov’un, içinde iki melodi barındıran dünyanın çalınması en zor piyano konçertosu olarak kabul edilen ‘’Üç numaralı konçerto’’yu çalmaya, David çocukluğunda karar vermişti.
Hassas ve kırılgan bir ruhun taşıyamayacağı kadar büyük bir duygusal coşku gerektiren bu parçayı çalarken, hastalıklı sevgilerle örselenmiş ruhunu ortaya koyan o piyanistin, dünyanın en zor parçası denilen konçertoyu çalabilmek için sağlığını ve geleceğini tehlikeye atmış ve sonunda konçertoyu çalabilmeyi başarmış ama bu durum onun neredeyse aklini kaybetmesine yol açmıştı.
İnsanlarda olağanüstü yeteneklerin ve güçlerin, şaşırtıcı zaaflarla birlikte var olması benim her zaman ilgimi çekmiştir.
Dünyanın en zor parçasını çalabilen biri günlük işlerini neredeyse kimseden yardım almadan yapamıyordu. Hep dalgın olan ve bu yüzden bazen elbiselerini giymeyi unutmuş halde sokağa çıkan, insanlarla iletişim kurmakta daima zorlanan ve çoğu insana tuhaf gelen davranışlarından dolayı da topluma uyum sağlayamayan bir kişiliği vardı. Deha ve Deli olmak arasında gidip gelen ince bir çizginin tam ortasinda yürüyordu.
Ama yaşamında hayatından daha değerli olan bir şeyi vardı.Büyük bir tutkuyla sevdiği müzik ve piyano çalmak.
Sizin yaşamınızda hayatınızdan daha değerli bir şeyiniz oldu mu hiç?
Deneyip başarısız olmaktan ölesiye korktuğumuz hayaller piradimizin en tepesinden aşşağıya doğru bakıp pişmanlıkarımızı seyrediyoruz.
Yapıp edemediklerimizden örülü üzerimize taşıyamayacağımız kadar ağir zırhlardan elbiseler giyiyoruz ve bunun bizi koruyabileceğini sanıyoruz.
Başarmak için her şeyinizi verebileceğiniz uğrunda aklınızı kaybetmeyi bile göze alacağınız kadar bir şeyi hiç istediniz mi?
Üç Numaralı Konçerto
‘’Üç Numaralı Konçertoyu’’ çalmak için piyanonun başına oturduğunda parmak uçlarında her notanin olağanüstü melodilere donusup sanki tüm evreni kapsar gibi müziğin salona yayılmasını şaşırarak izledim ve sanırım anın içinde olmanın ne demek olduğunu ve de bu duygunun büyüsünü sanırım ilk kez Shine filmindeki o sahnede izleyip farkettim.
Geçmiş bize geleceğe bakmayı ve sislerin arasında anı görmeyi öğretir ve bu anı bazen bir film sahnesinde görürüz.
Virginia Woolf’un hayat hikayesinden kesitler anlatan Saatler romanında woolf kocasına ‘’Yaşamın yüzüne bak Leonard’’der. Her zaman yaşamın yüzüne bak hayatta ne olduğunu anlayabilmek için, yaşamı keşfedebilmek için ve onu olduğu gibi sevebilmek için
Yaşama bakın belki de değerini ıskalayıp hiç bilmediğimiz bir hazine saklı bir kenarında
Yaşamın bizim değerimizi bilmemesinden şikayet ederken aslında yaşamın değerini bimeyenin biz olduğunu anlamalıyız.
Bizi farklı bir hayatı yaşamaya tutsak eden şey değerini bilmediğimiz her andır.
Yaşamın yüzüne bak...
Yaşamın yüzü, geçmişteki o unuttuğunuz anda gizli.Yaşamın yüzü, gelecekte yaşayacağınız sırda gizli. Yaşamın yüzü yaşadığın anda gizli.
Belki de size verilenin ne olduğunu size verildiği anda anlamadığımız
Aç birinin iyi bir yemeğin tadını almasının neredeyse imkansız olduğunu, yemeğin gerçek lezzetini fark edebilmek için biraz doymuş olmak gerektiğini çok sonraları öğrendim.Geçmiş ve geleceğin, aç gözlü bir ejderha gibi karnını anla doyurmaya çalıştığını da.
Sahilde bir gün, çıplak ayaklarımın altında keskin pürtüklü kayalıklar üstünde terkedilmiş bir kayığı izlerken, denizden kopmuş dalgaların; türlü renk cümbüşleri ve ışıltılı bir gösteriyle kayığın bedeninde dans etmesini bir süre izledim.
Yaşamımızı, yaşamdan daha büyük gerçeklerle, kainatın sonsuzluğuyla,milyarlarca yıldan beri akıp giden zamanla kıyasladığımızda hissettiğimiz anlamsızlığı,eksikliği o terkedilmiş kayığı izlediğim anın içinde hissettim.
Muhteşemliğini vaat ettiği geleceğe borçlu anlar vardır ama asıl muhteşem olan anlar size geçmişi ve geleceği unutturacak kadar mükemmel olanlardır ve genellikle o anların içindeyken biz bunu farkedemeyiz. Onların muhteşemliğini kavramak için onlara iyi bakmamız, o anın yüzünü görmemiz gerekir.
Bir belgeselde izlemiştim. Bir dağ keçisi uçurumun kenarında onca ağırlığına rağmen avuç içi kadar bir kayanın üstünde duruyor ve olağanüstü bir uyum ve dengeyle uçurumdan aşşağısını ve etrafı seyrediyordu.Başta üstünde durduğu kayadan ve uçurumdan aşşağı düşmemek için içgüdüsel olarak çok fazla odaklandığını düşünmüştüm, oysa yaptığı şey onun için olağandı ve sadece varoluşuna uygun davranyordu.
Hayatın zorlukları bir kırbaç gibi bedeninize vurup ruhununuzu acıtsa bile, bir piyanistin müziğin içinde kaybolup tekrar kendini var ettiği o büyülü an gibi yaşamın yüzüne bak.
Bir puzzle’ın bir türlü tamamlanamamış eksik kalan tek bir parçası gibidir bazen bir an, onu bir kez bile yaşadığınızda asıl neyin olmasını istediğinizi artık anlarsınız...
YENİ MAKALELER
Bir yöneticinin birincil sorumluluğu, bir kuruluş içindeki belirli hedeflere ulaşmak için kaynaklarını planlamak, organize etmek ve kontrol etmektir. Operasyonların sorunsuz ve verimli bir şekilde ilerlemesini sağlamak için insanları, süreçleri ve sistemleri yönetmeye odaklanırlar.
CEO kısaca, bir şirketin strateji, işleyiş ve yönetiminden sorumlu en yetkili kişidir. Başarılı iş adamlarının çoğu için temel kariyer hedefi üst düzey yöneticilik yani CEO konumuna ulaşmaktır. CEO olmak aynı zamanda zor işlerin üstesinden gelebilme becerisi ve özveri de gerektirir. Bu nedenle herkesin kaldırabileceği bir görev değildir.
Sponsorluk ile reklam sürekli karşılaştırılan kavramlardır. Fakat reklamın amacı tamamıyla satışa yöneliktir. Sponsorluğun ise satıştan çok hedef kitlenin tutum ve davranış değişikliğine yöneliktir.
Yönetmek = Kolaylaştırmak. İyi bir yönetici ve liderin en büyük görevi takım arkadaşlarının hedeflerini gerçekleştirmesini kolaylaştırmak olmalıdır. Çünkü bu yöneticinin başarısı takım arkadaşlarının toplam başarısı kadar olacaktır.
Siz mi işe mecbursunuz, iş mi size mecbur? Bunun cevabı size bağlı. Nasıl bir çalışma yaparsanız bu sorunun cevabı ona göre gelişecek. İşte özgür olmak sizin işinizin garantide olması ile çok alakalı. İşte özgür olmak üç şeye bağlıdır:
EN ÇOK OKUNANLAR
Sylvester Stallone’nin hayatı, çoğumuzun detaylarını pek bilmediği zorluklarla dolu ilginç bir hikâyeye sahip. Yaşadıkları ve hayat mücadelesi, Rocky filmleri gibi oldukça da ilham verici.
Temiz enerji, yenilenebilir ve sıfır emisyonlu kaynaklardan elde edilen enerji olarak tanımlanabilir; Biyoenerji, güneş enerjisi, jeotermal enerji, hidroelektrik, okyanus enerjisi, rüzgar enerjisi gibi çoğunlukla yenilenebilir, düşük emisyonlu kaynaklardan elde edilen ve çevre dostu enerji seçenekleri dizisini ifade etmektedir.
Gayrimenkul (taşınmaz) çalışmaları; Arazi ediniminden başlayıp imar planı ve kentsel tasarım planlarının yapımı, arsa üretimi, proje geliştirme, uygun bina ve çevre tasarımı, bina üretilmesi, tesis ve kaynakların yönetilmesi, finans kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetilmesi ile ilgili çalışmaları kapsamaktadır.
Türkiye genelinde 2000 bayi ile hizmet veren Bianca Boya, 2024 sonuna kadar bayi sayısını 2500’e, Bianca Stella Shop’larını da 30’a çıkartmaya hazırlanıyor.
Herkes, başarılı olabilecek bir işe yatırım yapmak ister, bu sır değil ama buna ulaşmak hayal de değil. Peki, size en uygun işi bulmak için başlıca kriterleriniz ne olmalı? Ayrıca pazarda bunun için nasıl bir araştırma yapmalısınız? Buyrun cevaplara bir bakalım.