Kimsenin Yapamadığını Yapmak!

Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı
Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı / BEE’O Propolis, Kurucu Ortak/CEO
Pazar
10.03.2024
BEE’O Propolis, Kurucu Ortak ve CEO'su Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, girişim yolculuğunu ve BEE’O Propolis markasının nasıl doğduğunu bizlere anlattı.
 

Girişimcilik yolculuğunuzu kısaca anlatır mısınız? BEE’O Propolis markası nasıl doğdu?

Merhaba, ben Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, Gıda Yüksek Mühendisi ve ayrıca Biyolog olup aynı zamanda Türkiye’nin ilk ve tek yerli propolis üreticisi BEE’O’nun kurucularındanım. 1996 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra 18 yıl boyunca arı ürünleri sektöründe Ar-Ge ve Kalite Direktörü olarak görev yaptım. Bu arada yüksek lisans öğrenimimi İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü’nde tamamladım. Görevim süresince arı ürünleri alanında pek çok ulusal ve uluslararası proje gerçekleştirdim. Propolis ve arı sütü ile daha yakından tanışma hikayem oğlumda yaşadığımız bir bağışıklık sorununa çare aradığım dönemde gerçekleşti.

Oğlum 11 aylıktan itibaren 2 ayda bir yüksek derecede ateşleniyordu ve sürekli antibiyotik vermek zorunda kalıyorduk. 5 yaşına geldiğinde antibiyotiklerden dolayı çok kötü bir alerji gelişti ve tedavisi de yoktu. Doktor, çocuğumun bağışıklığının aşırı düşük olduğunu belirtti. Bunun üzerine, bilimsel çalışmaları ve tıbbi yayınları araştırmaya başladım. Propolis ve arı sütünün dünyanın her yerinde bağışıklığı doğal yollarla güçlendirmek için kullanıldığını, sık tekrarlayan enfeksiyonlara karşı kullanıldığını gördüm.  Ama Türkiye’de üretilmediğini ve Çin’den geldiğini öğrenince öncelikle oğlum için üretmeye karar verdim. 6 ay kendi ürettiğim propolis özütü ve arı sütünü kullandıktan sonra oğlumda ne ateş ne alerji kalmıştı ve bağışıklığı da artmıştı. Bu şifayı görünce tüm annelere ulaştırma hayaliyle yola çıktım. Türkiye’de daha önce üretilmeyen propolisi yine Türkiye’de ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile üretmek ve proses yöntemini geliştirerek insan tüketimine uygun hale getirmek için sevgili eşim Ziraat Yüksek Mühendisi Taylan Samancı ve değerli hocam Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile 2013 yılında Ar-Ge projesiyle firmamızı İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent’te kurduk. 

Üretici olarak ne gibi zorluklarla karşılaştınız, kadın girişimci olmanın getirdiği zorluklar oldu mu? Bu zorlukları nasıl aştınız?

Türkiye'de kadın girişimcilerin hem teknik hem de ticari açıdan başarılı olabileceğini kanıtlamak zorunda kalmaları gerekiyor. Kadınlar, başarısız olduğunda toplumun gözünde de aile içinde de ikinci bir hak verilmiyor. Erkeklere ise, başarısız da olsalar defalarca yeniden iş kurmaları için hem maddi hem manevi destek veriliyor. Girişimcilikte, kimse yapmıyorsa bir nedeni vardır sen de yapamazsın deniliyor. Oysa felsefemiz kimsenin yapamadığını yapmak olmalı. Kimse yapamıyorsa ben mutlaka yapmalıyım, demeliyiz. 

Girişimciliğe adım atarken pek çok insan ticaretin farklı olduğunu ve zorlanabileceğimi belirtti. Kurumsal hayatı bırakıp, her şeye yeniden başlama durumumu eleştirenler oldu. Fakat ben yılmadan, hayalim doğrultusunda ilerlemeye devam ettim. Özel yaşamımda da ailem beni çok destekledi. Yoğun tempoda çalışırken aileden aldığınız destek daha da önemli hale geliyor.

Girişimciliğe adım atmak isteyen kadınlara tavsiyeleriniz neler?

Girişimciliğe adım atmak isteyen güçlü kadınlara önerim; inovatif bir iş fikriniz varsa, bilginiz ve cesaretiniz varsa her şeyden önce kendinize inanın, arzu edin ve çok çalışın. Gerekli bilgi ve donanıma sahip olduğunuz noktada risk almaktan çekinmeyin. Gerçekten inanarak ve emek harcayarak yaptığınız hiçbir çalışmada başarısız olmanız için bir sebep yok. Yeter ki kadınlar; istesin, araştırsın, çalışsın ve risk almaktan korkmasın.

10 yıldır yerli üretim yapan bir firma olarak bu büyük başarınızın sırrı nedir?

Türkiye’de arı ürünlerinin üretiminde, arıcılarımızı da destekleyen bir prensiple bu işe başlamış olmamız bence başarımızın altında yatan en büyük etkenlerden bir tanesidir. Çünkü arıcılarımıza “Sözleşmeli Arıcılık” modelimiz ile üretilen tüm arı ürünlerini alım garantisi vermiş oluyoruz. Böylece arıcılar, ürettikleri ürünleri satabilme kaygısı taşımadan, yüksek kalitede ürünler elde etmeye odaklanıyor. İTÜ ARI Teknokent’te geliştirdiğimiz, patentli ve inovasyon ödüllü özütleme yöntemimiz ile, propolisinfenolik ve flavonoid içeriğinin tüm ürünlerde standardize edilmesini sağlıyoruz. Yani, her anlamda izlenebilir bir politika benimsiyoruz. Bu tür ince ayrıntıları göz önünde bulundurarak başladığımız bu yolculukta elde ettiğimiz başarı ve kazandığımız güven hem iş birliklerini hem de yeni yeni projeleri beraberinde getiriyor.

Bugün, Türkiye’de BEE’O ve BEE’O UP, yurt dışında ise BEE&YOU markasıyla, doğal besin içeriği ve biyolojik aktiviteleri korunmuş propolis, arı sütü, polen, arı ekmeği ve ham bal; ayrıca arı ürünleri içeren %100 doğal karışımlar, tabletler, damlalar, spreyler, shotlar, şuruplar, kapsüller, tıbbi cihaz ve dermo-kozmetik ürünleri üretmekteyiz. Ürünlerimizi 37 ülkeye ihraç etmekte ve Anadolu propolisini bir dünya markası yapma yolunda emin adımlarla ilerlemekteyiz. Geliştirdiğimiz TÜBİTAK inovasyon ödüllü patentli özütleme yöntemi ile ve yaptığımız projeler ile ulusal ve uluslararası arenada 80’in üzerinde ödüle layık görüldük. 5000 sözleşmeli arıcımız, 550.000 arı kovanı varlığımız, 10,500 metrekarelik tesisimiz ve 200 kişilik uzman kadromuz ile Türkiye ve Avrupa’nın en büyük katma değerli arı ürünleri üreticisi ve ayrıca Ar-Ge ve inovasyon merkeziyiz.

Türkiye’de ilk kez uygulamaya geçirdiğiniz Sözleşmeli Arıcılık Modeli hakkında daha detaylı bilgi alabilir miyiz?

Sözleşmeli Arıcılık Modelimiz, arıcılık faaliyetlerine katkıda bulunarak adil ticaret anlayışını uygulamaya geçirmek ve ürünlerimizin doğallığını korumak amacıyla hayata geçirdiğimiz bir girişimdir. Bu modelde, arıcılarımızla uzun vadeli iş birlikleri kurarak onlara gerekli eğitim ve ekipmanları sağlıyoruz. Ardından, topladıkları ürünleri tesislerimize gönderiyorlar ve ürünlerimizi uzmanlar tarafından denetlenen izlenebilir bir üretim sürecine dahil ediyoruz. Bu modelin oluşturulmasındaki temel amaçlarımızdan biri, tüketicilere yüzde 100 doğal ve kovandan sofraya kontrollü üretilen yüksek kaliteli, besleyici değeri korunmuş ürünler sunmak ve aynı zamanda arıcılarımızın haklarını koruyarak onlara garanti altında bir gelir sağlamaktır. Sözleşmeli Arıcılık Modeli, sadece bir iş modeli değil, aynı zamanda sorumlu üretim ve tüketim arasında köprü kuran bir adım olarak da görülebilir. Bu model, tüm süreçlerimizi doğallık, şeffaflık ve sürdürülebilirlik üzerine inşa etmemizi sağladı.


FORUM’DA POPÜLER